Ehli istiğrak ne demek ?

Simge

New member
Ehli İstiğrak: Bir Kadın ve Bir Erkeğin Dünyasında Yüzleşme

Merhaba sevgili forumdaşlar,

Bugün size içimi dökeceğim bir hikâye paylaşmak istiyorum. Bu, hepimizin bildiği, ama bir o kadar da anlamakta zorlandığı bir kavramın etrafında şekillenmiş bir öykü. Ehli istiğrak, gözle görülmeyen, hislerle anlaşılabilen bir haldir. Gerçekten ne demek? Gelin, bir kadının ve bir erkeğin dünyasında bu kavramı birlikte keşfedelim.

Bir Zamanlar İki Farklı Dünya: Cemre ve Selim

Cemre, İstanbul’un gürültüsünden uzak, sakin bir semtte yaşayan, hayatı neşeyle karşılayan, her olayda başka bir anlam arayan bir kadındı. Hangi yolda yürüdüğünü, gelecekte ne olacağını pek de dert etmeden, anın tadını çıkararak yaşardı. İçsel huzuru ve kalbindeki sadeliği, hayatındaki her zorlukla barış içinde yaşamasına yardımcı oluyordu. Ancak bir sabah, sokaklar ne kadar sessiz olursa olsun, bir duygusal fırtına vardı. Cemre’nin içine doğan bir şeyler, bir şeyi daha derinden hissetmesine neden oluyordu. İşte o an, “Ehli istiğrak” kelimesi onun ruhunda yankılandı.

Selim ise Cemre’nin tam tersi bir dünyaya sahipti. O, çözüm odaklı, her şeyin bir yolu ve çözümü olduğunu düşünen bir adamdı. Her problem, onun için bir strateji meselesiydi. Mantıklı, analitik bir bakış açısıyla dünyayı çözüme kavuşturma çabasında, bazen duygularını göz ardı ediyordu. Duygularını sıkça bastıran, her şeyin bir hesap ve plan gerektirdiğine inanan, hayatı daha çok stratejik bir oyun gibi gören bir adamdı.

Bir gün, Cemre ve Selim’in yolları kesişti. Birbirlerinden çok farklıydılar ama bir şekilde hayat onları aynı noktada buluşturdu. Cemre, neşeli, her anı anlamlı kılmaya çalışan, kadınsı bir zarafetle tüm kalbiyle yaşarken, Selim her şeyin çözümü olmalı düşüncesiyle kalp yerine akıl odaklı hareket ediyordu.

İlk Karşılaşma: İki Dünya Çarpıştı

Bir akşam yemeğinde, Cemre ve Selim ilk kez karşı karşıya geldiler. Cemre, Selim’in yaptığı her şeyin mantıklı olduğunu, her şeyin bir düzen içinde olması gerektiğini düşündü. Selim ise Cemre’nin her anı, her duyguyu ne kadar derin hissettiğini ve her zaman anın içinde yaşadığını fark etti. Aralarındaki farklar daha ilk konuşmalarında barizdi. Selim, bir iş görüşmesindeki gibi, sürekli çözüm arayarak konuşuyor, her cümlesinde bir mantık zinciri kuruyor, Cemre ise içinden gelen duyguları ve anlık hislerini aktarıyordu.

"Benim için her şey net," dedi Selim bir noktada. "Sorunlar var, çözüm buluruz. İstediğin gibi, başkaları gibi hissedemezsin. Gerçek hayat böyle değil."

Cemre ise içinden bir şeylerin koptuğunu hissetti. Her sözü, her yaklaşımı bir duvar gibi üzerine çöküyordu. Ama derinlerde bir yerlerde, belki de o anı doğru anlamaya çalıştığı için sessiz kaldı. Her şeyin çözümü olduğu gerçeği, Cemre’nin içindeki duygusal dünyayla o kadar uyumsuzdu ki, bir süre sessiz kaldı.

Ehli İstiğrak: Bir Yolu Keşfetmek

Günler geçti, Cemre ve Selim birbirlerini tanıdıkça, fark ettikleri bir şey vardı: Selim, hayatın karmaşasında çözümler üretmeye çalışırken, Cemre ise karmaşanın kendisinde kaybolmadan, onu anlamaya çalışıyordu. Cemre, içinde beliren huzursuzluğu, sıkça Selim ile konuşarak paylaşmaya başladı. İlk başta Selim, Cemre’nin duygusal dünyasına giremiyordu, ona her zaman “mantıklı” cevaplar veriyordu. Ama Cemre, sonunda Selim’e doğru yolu göstermeyi başardı. Ehli istiğrak, belki de doğru çözüm değildi. Belki de hayat, bazen çözüm değil, duygusal bir kabul gerektiriyordu.

Bir gün, Cemre Selim’e şöyle dedi: “Bazen çözüm aramak yerine, sadece hissetmek gerek. Duygularımıza odaklanmak, onları anlamak… Belki de bu, hepimizin doğru yolda olduğumuzun göstergesidir.”

Selim bu sözler üzerine bir süre düşündü. Cemre’nin dediği gibi, duygularını anlamak, kendisini tanımak belki de hiç aklında olmayan bir çözüm yoluydu. Ehli istiğrak, bu anın ve duyguların içsel bir yolculuğuydu. Bazen bir problemi çözmek, bazen de onu olduğu gibi kabul etmekti.

Bir Farkındalık: Her Şey Çözüm Değil

Selim, Cemre ile yaptığı sohbetlerden sonra, dünyayı daha empatik bir gözle görmeye başladı. Artık her sorunun bir çözümü olmadığını kabul ediyordu. Kimi zaman duyguları yaşamak, sadece hissetmek, biraz da belirsizlik içinde kalmak gerekiyordu. Ehli istiğrak, kişinin içindeki dengeyi bulmasıydı. Duygular ve akıl, bazen aynı dili konuşamazdı. Ama ikisi de hayatın bir parçasıydı.

Cemre, bir gün Selim’e bakarken şunu düşündü: “Biz farklıyız. Ama belki de bu fark, bizi tamamlayan bir şeydir. Bunu hissetmek, hayatın anlamını bulmama yardımcı oluyor.”

Ve böylece, Cemre ve Selim’in dünyası birleşti. Farklı bakış açılarıyla, birbirlerinin içsel dünyalarına saygı göstererek, “ehli istiğrak” olmanın ne demek olduğunu öğrendiler. Duyguları, akılla harmanlayarak, birlikte yürüdüler.

Sonuç: Hepimiz Bir Yoldayız

Sevgili forumdaşlar, belki de hepimizin hayatında bir Cemre ve Selim vardır. Farklı bakış açıları, farklı yaşam tarzları… Ama hepimiz bir yoldayız. Ehli istiğrak, belki de bu yolculukta kendini anlamak ve kabul etmektir. Bugün sizlere duygular ve akıl arasında bir denge kurmaya çalışan bu karakterleri anlatmaya çalıştım. Umarım hikâye, kendi hayatınızdaki yansımalara bir ışık tutar.

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Herkesin içindeki "ehli istiğrak"ı keşfetmeye hazır mıyız? Duygularımızı ve aklımızı birleştirdiğimizde, belki de gerçek huzuru bulacağız. Yorumlarınızı bekliyorum…