Pazarlamanın fonksiyonları nelerdir ?

Deniz

New member
Pazarlamanın Fonksiyonları: Satmak mı, Sevdirmek mi?

Selam sevgili forumdaşlar,

Bugün biraz “ciddi ama eğlenceli” bir konuyla geldim: Pazarlamanın fonksiyonları!

Evet, kulağa ders kitabı başlığı gibi geliyor olabilir ama merak etmeyin — burada slayt açıp tanım okumayacağız. Çünkü kabul edelim, kimse “ürün, fiyat, tutundurma, dağıtım” kelimelerini görünce heyecanlanmıyor. Ama aynı kelimeleri birer karakter gibi düşünün: mesela “Tutundurma” bir influencer olsa, sabah story atar, “Arkadaşlar ürünleri ben denedim, bayıldım!” derdi. İşte pazarlamanın fonksiyonları aslında bir sitcom ekibi gibi — herkesin ayrı bir görevi var ama hepsi aynı hikâyeyi kurtarmaya çalışıyor.

---

1. Ürün Geliştirme: Erkekler Çözüm Arar, Kadınlar Ruh Katar

Pazarlamanın ilk fonksiyonu ürün geliştirmedir. Erkek pazarlamacılar genelde bu aşamada “ne satacağız?” sorusuna kilitlenir. Ellerinde kahveleriyle beyaz tahtanın başında “hedef kitle kim, özellik ne, rekabet analizi nerede?” diye sorarlar. Onlar için mesele nettir: sorun varsa çözüm üretilir.

Kadın pazarlamacılar ise başka bir boyuttadır. Onlar “insan bu ürünü eline aldığında ne hissedecek?” der. Erkekler “şarjı 24 saat gidiyor” diye övünürken, kadınlar “o telefonu çantasından çıkarırken kendini güçlü hissedecek mi?” diye düşünür.

Bir nevi, erkek ürünün kasını yaparken, kadın onun kalbini tasarlar.

Birleşince ne olur? Hem güçlü hem karizmatik bir ürün doğar — yani tam bir pazarlama aşk çocuğu.

---

2. Fiyatlandırma: Matematik mi, Dram mı?

Ah fiyatlandırma… Pazarlamanın en gerilimli bölümü.

Erkek pazarlamacılar “kâr marjı, rekabet fiyatı, optimizasyon” diyerek hesap makinesini eline alır. Onlar için fiyat bir stratejik savaş planıdır. “Fiyatı yüzde 3 indirirsek pazar payı yüzde 7 artar!” diye hesap yaparlar.

Kadın pazarlamacılar ise bu sırada “ama müşterinin psikolojisi?” der. “99,90 yazınca insanlar kendini kandırılmış gibi hissediyor mu acaba?” diye düşünür. Hatta bazen duygusal bir kriz yaşarlar: “Bu ürün o kadar güzel ki, ucuza satmak ona haksızlık olur!”

Sonra biri fiyatı 499 yapar, diğeri 499,99 der… sonuçta herkes kazanır. Erkekler Excel’le gururlanır, kadınlar empatiyle. Müşteri de kartını çıkarır, “hadi bakalım” der.

---

3. Dağıtım: Harita Açan Erkekler, Yol Tarifi Veren Kadınlar

Dağıtım deyince erkek pazarlamacılar hemen lojistik haritalarına sarılır: “Depo buradaysa, dağıtım ağı böyle, tedarik zinciri şuradan döner.” Onlar için her rota, bir strateji oyunudur.

Ama kadın pazarlamacılar “müşteri o ürüne nasıl ulaşacak?” diye düşünür. “Kargo gelmezse sinirlenir, sinirlenirse markaya küser” mantığıyla hareket eder.

Bir erkek “ürün iki günde gider” der, kadın “iki gün çok, müşteri üçüncü günde tweet atar” diye uyarır.

Ve sonuçta markalar kadın pazarlamacıları dinler — çünkü kimse öfkeli bir müşterinin caps’li tweet’ine konu olmak istemez.

---

4. Tutundurma: Reklam mı, Roman mı?

Tutundurma fonksiyonu pazarlamanın sahne sanatıdır. Erkek pazarlamacılar genellikle “reklam mesajı net olsun, üç saniyede anlaşılsın” der. “Satış çağrısı güçlü olsun, CTA’lar tıklansın!”

Kadın pazarlamacılar ise hikâye anlatır. Onlar için her ürün bir roman karakteridir. “Bu çikolata sadece tatlı değil, çocukluğun huzur dolu anısı” derler. Erkekler kampanya planı yaparken, kadınlar senaryo yazar.

Sonuçta ortaya çıkan şey, hem beynimize hem kalbimize dokunan bir iletişim olur.

Bir erkek stratejiyle ikna eder, bir kadın duyguyla bağlar. Ve müşteri “evet ya, tam benlik” diyerek satın alır.

---

5. Müşteri İlişkileri: CRM mi, Sohbet mi?

Erkek pazarlamacılar CRM panellerini açar, “müşteri segmentasyonu, retargeting, lead nurturing” diye konuşur.

Kadın pazarlamacılar ise müşteriyi hatırlar. Gerçekten hatırlar. “Bu kişi geçen yıl doğum gününde indirim kodu almıştı” der. Erkekler veriyle ilişki kurar, kadınlar kalple.

Bir erkek “müşteri kaybı oranı yüzde 8 düştü” diye sevinir, bir kadın “müşterimiz yeni bebeğinin adını yazmış, ona küçük bir hediye gönderelim mi?” der.

Sonuç: müşteri markayı unutmaz, çünkü marka onu insan gibi hatırlamıştır.

---

6. Pazarlama Araştırması: Rapor mu, Dedektiflik mi?

Pazarlama araştırması erkekler için bir operasyon, kadınlar için bir sosyal maceradır. Erkekler “anket verilerini analiz ettik, pazar payı bu” der. Kadınlar “katılımcı anketi doldururken gözlerini devirdi, orada bir hikâye var” der.

Erkekler grafiklere bakar, kadınlar yüz ifadelerine.

Erkekler “istatistik” der, kadınlar “insanlık hâli.”

Ama işin güzelliği de burada: veriler duygularla birleştiğinde, pazarlama gerçekten anlam kazanır.

---

7. Marka Yönetimi: Logo mu, Duruş mu?

Erkekler için marka, bir stratejik kimliktir: logo, renk, konumlandırma.

Kadınlar için marka, bir kişiliktir: tutum, değer, ruh.

Erkek “marka güven verir” der, kadın “marka dost olur.”

Erkekler markayı satmak ister, kadınlar yaşatmak. Ve dürüst olalım, ikisi birleştiğinde mucizeler olur: hem satan, hem sevdiren markalar doğar.

---

Forum Soruları: Şimdi Sıra Sizde!

1. Sizce pazarlamanın en önemli fonksiyonu hangisi? Satmak mı, sevdirmek mi?

2. Erkeklerin stratejik yaklaşımıyla kadınların empatik tarzı birleşirse, ortaya nasıl bir marka çıkar?

3. “Tutundurma” kelimesi sizce neden bu kadar romantik duruyor?

4. Müşteri ilişkilerinde sizce hangisi daha etkili: algoritma mı, samimiyet mi?

5. Ve son olarak: siz hiç bir ürüne sadece “güzel hikâyesi var” diye para verdiniz mi?

---

Sonuç Yerine: Pazarlama, Hayatın Kendisidir

Pazarlamanın fonksiyonları aslında bir şirketin kalp atışıdır. Ürün geliştirmek nefes almak gibidir, fiyatlandırma kalp atışıdır, tutundurma konuşmaktır, müşteri ilişkisi ise hissetmektir.

Erkeklerin mantığı bu kalbi düzenli attırır, kadınların sezgisi ise ona ritim kazandırır.

İşte o yüzden pazarlama sadece “ürün satmak” değil, “insanlara bir şey hissettirmek” sanatıdır.

Peki sizce, hangi fonksiyon hayatınızda daha baskın?

Ürün mü sizsiniz, yoksa hikâyeyi pazarlayan siz mi? 😄